top of page

HİÇ OYUNCAĞIM OLMADI...

Çok küçüktü, Bedenen ve yaşça henüz hiçbir yaşıtım çalışmaz iken, rahmetli annemin ısrarı ile, babamın şahsi yaşam lüksü ve iş hayatının başarısızlığı, otoriter çalışma boşluğu ve benim çalışma azmim babamın yerine çocukluktan terfiimin gerçekleşmesiyle, her şeyin sorumlusu olmak bilinciyle yol almama vesile oldu.

 Ama oyuncaklarımın olmamasına da neden oldu. İsterseniz o günlere hafızamda kalanlarla birlikte bir PATNOS çocukluğuna gidelim. Yıl 1978, köyden (êşarêjir)den Patnos ilçesi Sütlüpınar mahallesine yerleştik. O zamanın ve gönlümün Paris’i, doğunun incisi olan Patnos’ta Peygamber mesleği olan çobanlık mesleğime devam ettim. Yarım gün okul, yarım gün çobanlık derken çocukluğumun yavaş ilerlediği yıllarda çok çetin bir mücadele ve ilerleyen yıllarda bu çetin mücadelenin ne kadar beden terbiyesine ve ahlâk yapısına yaradığını yıllar sonra anlayacaktım.

 Ve çobanlığı takip eden çocuk yaşta işçilik serüvenim lokantalarda bulaşıkçılık, çarşıda ayakkabı boyacılığı, inşaatçıların kullandıkları el arabasıyla Patnos çarşısında hamallık, kışın da çok cüzi yevmiye karşılığında belirli ailelerin dam ve bahçe temizliği (kar temizliğini ) yapardık. Bazen Tutak ilçesine gider bahar ve yaz aylarında tarlalarda çapa işi, sonbaharda aynı tarlalarda patates, şeker pancarı, nohut vs. ürünlerin sökümlerinde amelelik yapardık. Ve ahalinin güvenlerinin eseri olarak muhtelif işlerini de yapardık.

 İş verenlerin işlerini hafifletir veya bitirir bu sefer de geçimleriyle hükümlü olduğum on beş nüfusun kışlık erzakının temin heyecanı başlardı. Ve tarım hususunda kentimizin tarımla ilgili bilge aileleri olan Bitlis kökenli Mamokilerin sonbaharın sonlarında tarlalarından topladıkları mahsullerin artıklarını, kalan malların ıskartasını(patates turp kelem)vs. o zaman yoksulluğun, yokluğun ayıp olmadığı yıllar, büyük bir sevinç ve mutlulukla bahara yetecek kadar o tarla senin bu tarla benim koşturur toplardık. Ayrıca yazın Qanice ve Ziyaret köyleri ile Gıresor ve Eznewır tepelerinin civarlarında topladığımız yaş hayvan gübresini (rêx) özenle toplar ıslatır, kerpiç usulü kalıplar veya tepik yapmak suretiyle senelik yakıtımızı yazdan toplardık.

Tezekleri soba, tandır ve köçık (açık alanda ocak usulü ateş)lerde ihtiyaca göre yakar, kullanırdık. Özenle topladığımız, titizlikle istiflediğimiz(sergin, pesari) tezek türlerini sezonluk tüketim fazlasını köyden ilçeye ev misafirliğimize gelen köyümüzün ilk ve tek traktörünün sahibine tatlı bir tebessümün ardından römorkuna ivedilikle yükler, şeytan pazarında ilk gelen müşterinin inisiyatifine bırakarak satardık. Çok az ve nadir olsa da küçüklerim olan öğrencilerimin devede kulak misali harçlıkları olurdu. O tezek parası ayrıca ilçemizde çok soğuk geçen kış aylarında kaşların ve kirpiklerin buz tuttuğu soğuklarda ve soğuğa inat nohut haşlatır, kazanç serimizi sürdürmek maksadıyla emaye(çinko) kovalarda kıvamına göre tuz katar, çerez niyetine bardaklarla satmak adına kahvelerin yolunu tutardık.

 Merhamet sahibi kahveciler ve garsonlar 3- 5 dakika içeride kalmamıza müsaade ettiler mi müşteriler nohutların tadını, ben de sıcak sobanın tadını o sırada çıkartmış oluyordum. Zaten bu hayat akışı birbirilerini kovalar giderdi. Dolayısıyla yaşıtlarımın on sene sonra amatörce yapacağı işleri başta nalbantlık ve çerçilik olmak üzere yukarda saydığım iş türlerini ben profesyonelce yapmaktaydım. Yılların hayali misketim, topacım, gazoz kapaklarım, tasolarım, naylon topum, flütüm belki de bu nedenle olmadı.

Hiç bir bakkaldan oynamak adına balon almadım. Zira babamın yerine tüm sorunları alarak babalığa terfi olmuştum. Çünkü küçücük beden ve zayıf bir vücut birkaç yıl önce oyuncaklarım olursa oyuncak olurum şiarıyla babamın yerine atanmıştım. Bu sefer babamın yapamayacağı işlere de bulaştım. Neydi bu iş? Gizlice kaçıp, toprak sahada 34. Mekanize Piyade Tugayı’nın karşındaki kalbimin Ali Sami Yen’i olan çıplak sahada, Patnossipor(spor) maçlarına giderdim. Giderken de masrafsızdık. Özel araba yok, dolmuş hiç yoktu.

Olsa da kim biner ki? Nedense Patnos Spor aşkı bazen hırsız da yapardı bizi. Neden mi? Nasıl hırsızlık dersiniz? Annemin beyaz nevresimlerini veya çarşaflarını çalar, üzerine de ayakkabı boyasıyla ‘’Patnos Sporumuza BAŞARILAR dileriz’’ diye yazardık. Kardeşim ile beraber o heyecan ve o inançla saha kenarında yerimizi aldık mı zaten Ahlat Sporun kalecisi pankartımıza odaklanırken meşin yuvarlağın kalelerinde olduğunu, orta hakemin uyarısıyla öğrenirdi. Bu candan ve fanatik Patnos Spor aşkımız aşırı sempatiden mi ya da çocuk duasının kabulü mü bilmem ama izlediğimiz maçlar genelde kalbimizin istediği gibi sonuçlanırdı.

 Hala oyuncaklarım olmadığı için değil, üzüntüm, büyüyen, çevre il ve ilçeleri kendine hayran bırakan nüfus ve coğrafi yapısıyla koca kent Patnos Sporun aşkıma ihanet etmesi, yani büyümemesi, hak ettiği yerde olmaması. Beni, hayallerimin ve o zorlu mücadelemin teselli kaynağı olan yegane barınağın, Patnos(sipor)un sekteye uğraması üzüyor bîrêm...

Selâm ve sevgilerimle

Hamza Çalıkkılıç

Tüm ifadeler:

142Sen, Koltazoglu Salih, Kemal Süphandağ ve 139 diğer kişi


Comments


Yayınlanan tüm yazılar izne tabidir. İzin almadan kullanılamaz. İspat  -  Patnos'un sesi soluğu  -  04ispat04@gmail.com - Pendik, İstanbul, Türkiye 34698

bottom of page