İNSAN, EMEK ve ÖZGÜRLÜK
- Taner Kargı
- 12 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
İnsanların mal veya hizmet üretimi sırasında ortaya koydukları fiziksel ve düşünsel katkıya emek denir.

Derebeyliklerden, Krallıklardan sonra ortaya çıkan Modern Devlet, güçsüzün ve çoğunluğun hak ve hukukunu sağlama iddası ile ortaya çıkmış olsada, zamanla güçlünün, sermayenin ve küçük bir azınlığın kazanımlarını koruma rolü üstlenmiştir.
Özellikle sanayi devrimi sonrasi modern devlet ve sermayedarlar; üreten ve paylaşan emek sınıflarını, kendi meşruiyetleri ve mevcudiyetleri açisindan büyük risk olarak gördüklerinden, benim adına "modern kölelik" dediğim ücretli(maaşli) memurluk(işcilik) kurumları vasıtası ile varliklarını ve güçlerini sağlamlaştırmışlardır.
Çünkü üreten, paylaşan, dayanışan herhangi bir maaş ve ücret zaptı ile patrona yada amire bağlı olmayan birey özgürdür. Sistemi, iktidarı sorgulama iradesine sahiptir. Fakat ister memur ister işçi olsun; özgün üretim imkanlarından koparıp, yıl on iki ay "sabah işe, akşam eve" ve kendisine verilen emir ve görevler dışında hiç bir şey yapamayan insan olsa olsa modern köledir.
Avcı toplayıcı ilk insanlardan, sanayi ve bilim toplumu insanlarına kadar, emek ve üretim ilişkisi değişik biçim ve formatlarda hep devam etmiştir.
Avcı- toplayıcı, göçebe dönem insanı emeğini günü kurtarma amacı ile ve elde edilen ürünün eşit paylaşimi şeklinde kullanmiştir.
İnsan oğlunun Mezopotamyada yerleşik hayata geçmesi, toprak üzerinde mülkiyet hakkı kazanması ve küçük zirai keşiflerle birlikte(tekerlek, öküz, saban, çapa) artık günü birlik ihtiyaçlar yerine stok yapmayı ve fazla pay almayı olağan saymış. Emeğin paylaşimdan ziyade satın alınması yada kölelik kurumuyla birlikte eşitlikçi olmayan bir bölüşümü ortaya çıkarmıştır.
Modern devletlerin inşası ve sanayi devrimi ile birlikte insan ve emek ikilemine "makine ve sermaye" olgularıda eklenerek apayri biçime evrilmiştir. Artık üretim ve değer için sadece emek değil sermaye de zorunlu hale geldi. Fabrikaların inşası ve semaye sahiperinin devletlere hükmetmesi ile birlikte;
Eski klasik kölelelik yerine rızaya dayalı ücretli emek sınıfı ortaya çıkmıştır.
Sermaye sahipleri kurdukları fabrikalarda " malik" sıfatı kazanarak insanı ve emeği bir ürün bir meta olarak görmüşlerdir. Bir sermayedarın geliri aynı anda çalıştırdığı bütün emekçilerin gelirine eşdeğer hatta fazla olabilmekte. Modern Dünya, bu adaletsiz paylaşim ilişkisinde sermaye sahibini işveren, fabrikasinı ekmek kapısı olarak tanımlamış. Üreten ve emek veren çoğunluğa ise Avcı-Toplayıcı insanlar gibi on iki ay her gün çalışarak karın tokluğuna yaşamayı bir lutuf olarak sunmuştur.
Oysa asıl ekmek sahibi ve ekmek kapısı olan sermayedarların adaletsiz ve orantısız kazancının ve olanca konforunun sağlayicisi olan emek sınıfıdır. Hiç kimse üreten emekçi için patronun ekmek kapısı tabirini kullanmaz. Bir taraftan emek sınıfının emeği üzerinden ilelebet konfor içinde yaşayan patron. Öteki tarafta hergün çalışan ve asgari ihtiyaçlarını bile karşilayamayan emekçi. Ama minnet ve şükran duyulan sermayedar.
Aslında küçük yada büyük; kamu yada özel semayeye bağlı olsun, ücretli(maaşlı) ömür boyu üretilen bütün emek biçimleri bir anlamda modern köleliktir. Bunda kesinlikle yapılan işin tanmı, ismi yada alınan ücretin oranı çok da fark etmez.
Sadece dağitılan ücret ve verilen ünvanlar farklılaştırılarak modern köleliğin sistematiği ve sürdürülebilirliği sağlanmıştır.
Bir sağlık kurumundaki doktor, şef, hemşire, temizlik görevlisi hepsi de birer modern köledir. Tek fark; sorunsuz sevk ve idare için, ücret ve statü farkları ile kontrol ve denetleme emek sınıfına devredilerek sermayedarların ve kamu saiklerinin konforu süreklileştirilmiştir.
Çoğu zaman alt kademedeki bir emekçinin harcadiği emek ve zaman üst kademe bir memurunkinden çok fazla olmasına rağmen aldığı ücret çok daha az olabiliyor.
Örneğin bir kurumdaki bekar bir dokror, mimar, kaymakam, müdür aynı kurumdaki evli beş çocuklu bir hizmetliden bir kaç kat fazla ücret alabiliyor. Modern, kapitalist, sömürgeci Dünya bize bu adaletsizliği "eğitim, diploma, liyakat, kalifiye, cinsiyet, yaş, uzmanlık,etnisite,renk vs" üzerinden kabul gördürerek semayenin insan emeğine karşi orantısız değerine karşı insan emeğininde birbirine karşi orantısız ücretlendirmesi yolu ile ayrı bir adaletsizlik dogurarak meşruiyetini emek sınıfları üzerinden sağlamlaştirmiştir.
Emeğin en büyük değer olduğu sömürüsüz,eşit ve adil bir dünya umudu ile...
Comments