top of page

KENDİNİ BİLMEK


KENDİNİ ANLATMAK

                     Ülkemizde ve birçok ülkede, demokrasi diye sunulan bir vekalet sistemi var. Sadece politikada değil, sanatta, sporda… her alanda. Ülkeyi yönetmede, yönlendirmede söz sahibi değiliz gerçekte…Bizi dikkate alanda yok,sayanda yok. Herkes bizim adımıza konuşup kararlar alabilir. Bu konuda en ufak bir vicdan azabı çekmeden.

                       Milletvekillerimiz var! Bizi doğrudan iIgiIendiren kararIarda biIe söz sahibi oIamayız; seçiIdikten sonra vekiIIerimiz, bize danışma gereği biIe duymadan bizim yerimize kararIar aIırIar. Spor yapmayız pek, tuttuğumuz takım bizim yerimize de oynar, yenince sevinir, kaybedince üzülürüz. Sanatta, edebiyatta, medyada da böyle. Herkes "bu halk" diye başlar ve sonuçta "o halkın adına, o halkın canına okunur". Alınan kararlar halkın adına alınır,ancak herşey halkın aleyhine olur. Aslında halk alınan kararların baş aktörü olması gerekirken, figüran olarak bile bazen yer bulamaz. Kimi zaman halktan birileri alınan kararları protesto etmeye kalksa ona gereken cezalar verilerek susturulur.

                       Bizim öykümüzü, şiirimizi, romanımızı, içiimizden çıkan biriIeri değiI, çoğunIukIa egemenin güdümünde başkaIarı yazar… Filmimizi başkası çeker… Resmimizi başkası yapar… Tepkilerini, eleştirilerini halkın tepkisi diye başkaları sunar gazetede, televizyonda. İstanbul'da oturup Anadolu hikayeleri yazılır. Anadolu'yu ve yaşamını görmemesine,bilmemesine rağmen yazılır. Hatta bu hikayeleri yazanlar ödüllendirilir.

                      Kendi bağnaz inançIarını “%99 u müsIüman oIan haIkımızı çok rahatsız etti” vs diye tüm haIka maI ederek, siyasetçiIer, şeyhIer, hocaIar gibi başkaIarı diIe getirir. Vekillerimiz! (Bir de Allah'ın vekiIi oIabiIirmiş gibi, Allah adına konuşan, bu yoIIa insanIarı kandıran-kuIIanan kurnazIar var, o da ayrı konu.) Benim kutsalım diyerek halk adına söz sahibi olan bağnazlar. Sözümona şeyh,gavs,

imam ve benzerleri. Kendi pozisyonlarını ilgilendiren durumlara tepki gösterip veryansın ederek ve Allah,peygamberi kullanarak halkı sustururlar. Halbuki gerçek Allah ve peygamberler her zaman halktan yana olmuştur. Ancak onlar Allah ve peygamberlerin kararlarını bile değiştirerek kendi çıkarlarına uydurmuşlardır.

                    Belki biraz da bu yüzden yaygın olan filmler, şiirler, şarkılar, öyküler, haberler, yorumlar böylesi halktan ve gerçeklerden kopuk. Yıllarca izlediğimiz ''Yeşilçam'' filmlerini düşünün. Kaç tanesi gerçekçiydi? Yufka yürekli işadamı… Babacan komser… Çok dürüst işçi… Şehre inmiş aptal köylü… Fakir genci seven zengin kız… Yakışıklılar hep iyi insan… Çirkinler hep kötü (hep te iyiler kazanır üstelik)… Pavyonda çalışan ama “namuslu” kalan dansöz… Mert-yiğit mafya liderleri… Bu flimleri halk, yaşayan insanlar çekmedi. TV diziIerinde, haIkın değiI “sosyetenin” sorunIarı, daha doğrusu bunaIımIarı konu aIındı, propaganda amaçIı sözde “tarihi” diziIer çekiIdi, çekiIiyor. Oysa sanat toplumsal sorunları ve çözümleri konu edinmeli. Sanatçı toplumun tüm sorunlarını çok iyi bilince çıkarmalı ve çözümlerini sunabilmeli. Uydurulmuş din ve uydurulmuş din öncüleri ( Şeyh,gavs,imam vb) gibi olmamalı. Tarih boyunca filozoflar,

edebiyatçılar, tarihçiler,gösteri sanatını uygulayanlar toplumsal sorunları işlemişlerdir. Bu nedenle idam edilenler var. Uyduruk din gibi uyduruk sanat gerçekleşmiştir.

                    Edebiyatta da benzer durum var. Hayali köylü-işçi-genç-aşık tipleri yaratıldı. Yaratılabilir de… Sorun bu değil. Gerçekçi olmadı çoğu; gerçeği çarpıttı… İnsana karşı insan anlatıldı. Edebiyat, sanat insandan, toplumdan gerçeklerden koparıldı. İnsanlar ''senin dediğin filmlerde-romanlarda olur'' demeye başladı gerçekçi bulmadığı durumları anlatmak için. Bizim adımıza yazanlar, birbirlerine ödüller verip, övgüler düzüp sanatımızda elit bir sınıf oluşturdular. Seçkin yazar… Büyük edebiyatçı… Süper yetenek…

                    Şunu bilmeliyiz. İnsan sanatçı, yazar, yönetici doğmaz. Olanaklar sağlandığında emekle, çabayla şu satırların okuru da yazar, sanatçı, yaratıcı olabilir. Vekillere verdiğimiz yetki, kalem, oy, güç bize karşı kullanılıyorsa, vekaleti geri almanın, kendimizi kendimizin ifade etmenin yollarını aramalıyız. İlk adım sözle; yazıyla olabilir. Kendini anlatan, yaşadığı yada tasarladığı toplumu dile getiren bir şiir, bir şarkı, bir öykü, bir yazı, İnsanlığa yolculuğun bir başlangıcı olabilir. Davul bizde, tokmak başkasında… Böyle sürsün ister misin?




Comments


Yayınlanan tüm yazılar izne tabidir. İzin almadan kullanılamaz. İspat  -  Patnos'un sesi soluğu  -  04ispat04@gmail.com - Pendik, İstanbul, Türkiye 34698

bottom of page